Adaletin Önüne Geçen Planlar Barışı Değil İstismarı Pekiştirir
Picture of Salih Altınışık
Salih Altınışık
Ekonomist • ATDF Başkanı • TULİP Forum Sözcüsü

Gazze için ilan edilen 20 maddelik planı okuduğumuzda, metnin sadece çatışmayı yönetmeye yönelik kısa vadeli düzenlemeler sunduğu; uzun vadeli adalet, eşitlik ve kalıcı barış vizyonundan bariz biçimde uzaklaştığı ortaya çıkmaktadır. Bu plan, sahada yaşanan haksızlıkları görünmez kılmak, Filistin halkının temel haklarını güvence altına almak yerine güvenlik önceliklerini kutsayarak statükoyu korumaya hizmet etmektedir. Daha da kaygı verici olan, tasarının uluslararası hukuk nezdinde hesap sorulması gereken aktörleri koruma ihtimali taşımasıdır; zira suç duyuruları ve soruşturmalarla muhatap olan siyasi aktörlerin sorumluluktan kaçırılması, bir barış reçetesi değil, adaletsizliğin meşrulaştırılması anlamına gelir.

Bu planı farklı kılan tek şey içeriği değil, onu karşılayan uluslararası refleksin niteliğidir. Bir kısmı Batı’dan, bir kısmı bazı Müslüman devletlerden yükselen olumlu tepkiler, plansız bir anlayış değil; siyasi hesapların ve jeopolitik çıkarların bir yansımasıdır. Filistin davasını yalnızca güvenlik bağlamında tartışmak; toprak, tazminat, geri dönüş ve egemenlik taleplerini ikincilleştirmek demektir. Oysa kalıcı çözüm, mağduriyetlerin görünür kılınması, hukuki sorumlulukların belirlenmesi ve uluslararası normlara uygun bir restorasyon politikası ile mümkündür.

Sürecin meşru ve kalıcı olmasının yolunu doğru koymak istiyorsak, birkaç temel ilkeye sadık kalmak zorundayız: Birincisi, uluslararası tarafsızlık ve bağımsızlık. Çözüm, tek bir devletin veya ideolojik aktörün dayatmasıyla değil; tarafsız ve uluslararası kredibiliteye sahip arabulucuların; iki tarafın da gerçek temsiliyetine sahip müzakerelerinin sonucu olmalıdır. İkincisi, hukukun üstünlüğü. Uluslararası Ceza Mahkemesi nezdinde haklarında soruşturma veya yakalama kararı bulunan aktörlerin hukuki süreçlerden kaçırılmaması, savaş suçlarının ve soykırım iddialarının adli zeminde ele alınması gereklidir. Üçüncüsü, tazminat ve restorasyon. Sadece sözde reformlar değil; kayıpların maddi ve manevi telafisi ile işgal edilen topraklardan geri çekilme net bir taahhüt olarak konulmalıdır. Dördüncüsü, iki devletli çözümün tartışılmaz önceliği: Hiçbir plan, iki devletli çözümün önüne geçmemeli; Filistin gerçek anlamda bağımsız ve egemen bir devlet olarak tanımlanmalıdır.

Bu ilkeler etrafında düşünürsek, güncel planın sakıncaları daha somut hâle gelir. Planın temel zaafı, güvenlik endişelerini Filistin halkının kolektif haklarının önüne koymasıdır. Güvenlik endişeleri elbette önemlidir; fakat güvenlik, insan hakları ve egemenliğin devamı pahasına sağlanamaz. Ayrıca, uluslararası hukuk süreçleriyle yüzleşmeden gerçekleştirilecek herhangi bir siyasi anlaşma, hem adalet hem de kalıcılık bakımından eksik kalacaktır. Savaş suçları iddiaları, mağduriyetlerin tanınması ve faillerin hesap vermesi; adil bir barışın teminatıdır — bunlar görmezden gelindiğinde barışın kendisi fiktifleşir.

Türkiye’den Avrupa’ya, sivil toplumdan akademiye kadar geniş bir aktör yelpazesi için net bir görev vardır: Adalet ve kalıcı çözümü savunmak. Bu, retorik bir çağrıdan öte somut adımlar gerektirir. Öncelikle parlamenter girişimler ve diplomatik kanallarla, uluslararası hukukun uygulanması talep edilmelidir. İnsan hakları örgütleri ve mağdur temsilcileri ile koordineli olarak tazminat talepleri, delil toplama ve hukuki başvurular güçlendirilmelidir. Medya ve akademi, gündemi hak temelli bir çerçevede besleyerek kamusal bilinci canlı tutmalıdır.

Bugün önümüze konan planın temel eksikliği, adaleti ve egemenliği önceleyen bir vizyon sunmamış olmasıdır. Gerçek bir barış; suçların hesabının sorulduğu, mağduriyetlerin tazmin edildiği ve Filistin halkının özgür ve egemen bir devlet olarak tanındığı bir süreçle mümkündür. Bunun dışındaki her öneri, ne kadar ihtiyatlı veya iyi niyetli adlandırılırsa adlandırılsın, geçici bir çözümdür ve yeni haksızlıkların tohumlarını eker. Adalet olmadan barış, sadece adaletsizliğin uzun vadeli kurumlaşmasıdır — buna izin verilemez.

Haber kategorisi: