Zengezur Koridoru: Egemenlik Paradoksu ve Jeopolitik Gerçekler
Picture of Salih Altınışık
Salih Altınışık
Ekonomist • ATDF Başkanı • TULİP Forum Sözcüsü

Zengezur Koridoru tartışmaları, uluslararası ilişkiler ve jeopolitik analizlerin karmaşıklığını gözler önüne seren önemli bir vaka sunuyor.

Bölgedeki her aktör, koridorun potansiyel faydaları ve riskleri üzerine kendi retoriğini inşa ederken, pek çok yorumcunun gözden kaçırdığı temel bir gerçek var: koridorun geçeceği topraklar, egemen bir devlet olan Ermenistan’ın mülkiyetindedir. Bu basit ama hayati detay, tüm denklemi baştan aşağı değiştirir ve tartışmaların yüzeyselliğini ortaya koyar.

Egemenlik İlkesi ve Uluslararası Hukuk

Uluslararası hukukun en temel prensiplerinden biri, devletlerin toprak bütünlüğü ve egemenlik hakkıdır. Bir devletin sınırları içerisinde gerçekleşen her türlü faaliyet, o devletin rızasına ve kontrolüne tabidir.

Zengezur Koridoru’nun Ermenistan’ın Sünik bölgesinden geçmesi planlanıyor.

Bu durum, koridorun statüsüyle ilgili tüm müzakerelerde ve değerlendirmelerde Ermenistan’ın merkezi bir aktör olduğunu ve son sözü söyleme hakkına sahip olduğunu gösterir.

Azerbaycan’ın Nahçıvan’a karayolu ve demiryolu bağlantısı kurma hedefi ne kadar meşru olursa olsun, bu hedefin gerçekleşmesi, Ermenistan’ın tam onayı ve işbirliği olmadan imkansızdır.

Bu bağlamda, koridorun, Ermenistan’ın bir üçüncü ülke ile birlikte (kuvvetle muhtemel bu ABD olacak) bu denetimi dışında, örneğin Boğazlar’daki gibi serbest bir geçiş statüsüne sahip olacağı yönündeki beklentiler, uluslararası hukuk ve siyasetin gerçekleriyle bağdaşmaz.

Boğazlar örneği, uluslararası bir antlaşma olan Montrö Sözleşmesi ile belirlenen kurallar çerçevesinde işlerken, Zengezur Koridoru için benzer bir statü, ancak tarafların karşılıklı müzakereleri ve nihayetinde imzaladıkları bir anlaşma ile mümkün olmuştur. Bu anlaşma, geçişin nasıl sağlanacağını, güvenliğini kimin üstleneceğini ve Ermenistan’ın bu süreçteki egemenlik haklarının nasıl korunacağını net bir şekilde tanımlamalıdır.

Jeopolitik paradoksun ötesinde
Azerbaycan ve Türkiye, Zengezur Koridoru’nu “Türk Dünyası” için stratejik bir arter olarak konumlandırırken, İran bu girişimin kendi jeopolitik çıkarlarına potansiyel tehditlerini dile getirmektedir. Ancak tüm bu jeopolitik satranç oyununun merkezinde, Ermenistan kendi egemenlik haklarını koruma mücadelesi vermektedir. Ermenistan, bir yandan bölgede barış ve istikrar arayışındayken, diğer yandan kendi toprak bütünlüğünü riske atacak bir projeye rıza göstermekte çekincelidir. Bu durum, Ermenistan için bir güvenlik paradoksu yaratmaktadır: koridora izin vermek, ekonomik olarak entegre olma potansiyeli taşısa da, aynı zamanda egemenlik ve güvenlik riskleri barındırır.

Sonuç olarak, Zengezur Koridoru tartışmalarını değerlendirirken, popülist ve retorik ağırlıklı yaklaşımların ötesine geçmek gerekmektedir. Analizler, projenin hukuki zeminini, yani Ermenistan’ın egemenlik hakkını temel almalıdır. Aksi takdirde, yapılan tüm değerlendirmeler, sağlam bir temelden yoksun kalacak ve bölgesel dinamiklerin karmaşıklığını doğru bir şekilde yansıtamayacaktır. Bu koridorun geleceği, güç gösterileri ve retorik savaşlarından ziyade, diplomasinin ve karşılıklı saygıya dayalı müzakerelerin başarısına bağlıdır.

Zira uluslararası sistem, en nihayetinde egemen devletlerin rızası üzerine kuruludur ve Zengezur Koridoru da bu gerçeğin en somut kanıtlarından biridir.

Haber kategorisi: