Zengezur Koridoru ve Büyük Satranç Tahtası: Azerbaycan, Türkiye ve Bölgesel Oyunun Şifreleri
Picture of Salih Altınışık
Salih Altınışık
Ekonomist • ATDF Başkanı • TULİP Forum Sözcüsü

Uluslararası ilişkilerde yaşanan her stratejik hamle, çoğu zaman görünenin ötesinde çok katmanlı bir mantık zincirini barındırır. Bu bağlamda, son dönemde yaşanan ve bazı çevrelerce “Azerbaycan Türkiye’yi sattı” ya da “Aliyev Erdoğan’ı sattı” gibi sığ ve aceleci yorumlarla etiketlenen gelişmeler, aslında bölgesel ve küresel güç dengelerinin incelikli bir satranç oyununun parçasıdır.

Bu oyunu doğru okuyabilmek için, her bir hamlenin kısa vadeli sonuçlarından ziyade, uzun vadeli stratejik hedeflerini anlamak elzemdir.

Öncelikle, Ermenistan’ın son dönemde Batı’ya, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri’ne yönelen diplomatik ve askeri yakınlaşma çabalarını analiz etmeliyiz. Bölgedeki geleneksel hamisi olan Rusya’dan giderek uzaklaşan Erivan yönetimi, bu stratejik değişiklikle aslında kendi varlık alanını genişletmeyi hedeflemektedir.

Ancak bu hamle, Ermenistan’ı bölgesel güç denkleminde daha da kırılgan bir konuma getirme potansiyeli taşımaktadır.

Zira, Rusya’nın geleneksel etki alanına bir Batı gücünün müdahil olması, Moskova’nın asla tolere edemeyeceği bir durumdur. Rusya, kendi arka bahçesi olarak gördüğü Kafkasya’da herhangi bir Batı üssüne veya askeri varlığına izin vermeyecektir.

Bu bağlamda, Ermenistan’ın ABD’ye yaklaşması, aslında onu Rusya’nın tepkisine karşı tamamen savunmasız bırakmaktadır.

Türkiye ve Azerbaycan arasındaki “Tek Millet İki Devlet” anlayışı, stratejik ortaklığın temelini oluşturur. Bu ortaklık, Zengezur Koridoru gibi hayati projelerle somutlaşmaktadır. Zengezur Koridoru, Türkiye’yi tüm Türk devletleriyle kesintisiz bir karayolu ağıyla birleştirecek, Edirne’den Çin Seddi’ne kadar uzanan tarihi Türkistan coğrafyasıyla ekonomik ve siyasi bağları güçlendirecektir. Bu proje, aynı zamanda Rusya’nın geleneksel jeopolitik hegemonyasını sarsacak niteliktedir.

Rusya, bu koridorun açılmasını, kendi kontrolündeki Kafkasya ve Orta Asya’daki etkisinin zayıflaması olarak değerlendirmektedir.

Bu nedenle, Ermenistan’ı bu koridorun açılmasını engellemek için stratejik bir tampon bölge olarak kullanmaktadır.

Muhalefet çevrelerinin “Aliyev Erdoğan’ı sattı” şeklindeki ithamları, bölgedeki karmaşık dinamikleri anlamaktan uzak, sığ bir yorumun ürünüdür.

Unutulmamalıdır ki, uluslararası diplomaside her hamle, müttefiklerle istişare edilerek atılır. Azerbaycan’ın Batı’ya yönelik son dönemdeki açılımları, Türkiye’nin bilgisi dahilinde ve hatta stratejik ortaklığın bir parçası olarak değerlendirilmelidir.

Bu hamle, Ermenistan’ı Rusya ile Batı arasında sıkışmış, yalnız bir aktör haline getirmeyi hedeflemektedir.

ABD’nin Ermenistan’da bir üs kurma girişimi dahi olsa, bu durum Rusya’nın bölgeye daha sert bir şekilde müdahil olmasına ve Ermenistan’ın konumunu daha da zayıflatmasına neden olacaktır.

Böyle bir senaryoda, bölgedeki dengeler Türkiye ve Azerbaycan lehine daha da güçlenecektir.

Türkiye, bölgesel ve küresel politikalarını, anlık tepkilerle değil, gelecek asırların jeopolitik hesaplarını yaparak belirlemektedir.

Türkiye’nin vizyonu, sadece bir noktaya odaklanan dar bir perspektiften ziyade, tüm haritayı kapsayan geniş bir stratejidir. Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye, Zengezur Koridoru gibi projelerle, sadece bugünün değil, yarının dünyasında söz sahibi olacak bir küresel güç olma hedefine emin adımlarla ilerlemektedir.

Bu büyük vizyonun bir parçası olarak, Azerbaycan’ın stratejik hamleleri, Türk Devletleri Topluluğu’nun güçlenmesine yönelik atılmış kritik adımlardır.

Sonuç olarak, uluslararası ilişkilerde yaşanan her gelişmeyi basit “satış” ya da “ihanet” retoriği ile açıklamak, jeopolitik gerçekleri göz ardı etmek demektir.

Azerbaycan’ın stratejik hamleleri, Türkiye ile koordineli bir şekilde, Ermenistan’ı izole etmeyi ve Zengezur Koridoru’nun açılmasını kolaylaştırmayı amaçlayan bir planın parçasıdır. Bu durum, Türk dünyasının birleşmesi ve bölgedeki güç dengelerinin Türkiye lehine değişmesi yolunda atılmış önemli bir adımdır.

Büyük satranç tahtasında, her oyuncunun hamlesi, sadece kendi kazancını değil, müttefiklerinin de uzun vadeli stratejilerini desteklemek üzere tasarlanmıştır. Bu bağlamda, Azerbaycan’ın son hamlesini Türkiye’ye yönelik bir ihanet olarak görmek, büyük resmi görememek anlamına gelir.

Haber kategorisi: