Türkiye Neden Haklı?
Picture of Salih Altınışık
Salih Altınışık
Ekonomist • ATDF Başkanı • TULİP Forum Sözcüsü

İsrail medyasında çıkan son yorumlarda Türkiye’nin 2019’da Libya ile yaptığı deniz yetki anlaşması “hayali” olarak nitelendiriliyor. Oysa bu iddialar, uluslararası hukukun en temel prensiplerini görmezden geliyor.

Öncelikle şunu belirtmek gerekir: Türkiye, 1870 km’yi aşan kıyı şeridiyle Doğu Akdeniz’in en uzun sahil hattına sahip ülkesidir. Buna rağmen Türkiye’yi adeta “denize kapatmaya” çalışan planlar yıllardır devreye sokulmuştur. Küçücük adalara –örneğin Meis Adası’na– devasa kıta sahanlığı alanı atfetmek, hukuken de coğrafi gerçeklik açısından da tutarlı değildir.

2019 Türkiye-Libya mutabakatı, aslında bu haksızlığa karşı atılmış dengeli bir adımdır. Bu anlaşma:

Doğu Akdeniz’de adil paylaşım prensibini esas alır.

Uluslararası deniz hukukunun “karşılıklı kıyıların ortay hattı” ilkesine dayanır.

Hiçbir ülkenin hakkını gasp etmez, tam tersine tek taraflı oldubittilere engel olur.

İsrail medyasında dile getirilen “Türkiye otorite olursa gemiler taciz edilir” ifadesi ise temelsizdir. Türkiye’nin hedefi, taciz değil; barış, adalet ve bölgesel işbirliğidir. Ancak hiçbir ülke Türkiye’nin yok sayıldığı, hakkının gasp edildiği bir denklemin işlemesini bekleyemez.

Bugün Avrupa’yı enerji hatlarıyla besleyecek her proje –ister doğalgaz boru hattı, ister elektrik kabloları olsun– Türkiye’siz sürdürülebilir değildir. Çünkü Türkiye coğrafi, ekonomik ve stratejik merkezdir.

Doğu Akdeniz’de adaletli paylaşım ve kalıcı barışın yolu Türkiye’nin meşru haklarının tanınmasından geçiyor. Gerçekler ortada: Türkiye ne “hayali” bir sınır çiziyor ne de kimsenin hakkını gasp ediyor. Tam aksine, uluslararası hukuka uygun, hakkaniyetli ve sürdürülebilir bir düzen öneriyor.

Haber kategorisi: